"Sadece kendi davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz, diğerlerininkini değil" gerçeğini tartışmasız kabul edin.
Kimse size istemediğiniz bir şeyi yaptıramaz, sizinde diğerlerine yaptıramayacağınız gibi. Başkalarını kontrol etme isteğini ve bu istek için harcadığınız enerjiyi kendinize yönelttiğinizde yapabilme gücünüz ve özgürlüğünüz artar, ancak özgürlüğünde bir bedeli olduğunu unutmayın.
Özgürlüğünüze ait istekleriniz, diğerlerinin hak alanına girdiğinde çatışma yaratır. Bu yüzden isteklerinizin, diğer insanın hangi alanına girdiğine ve ne anlam ifade ettiğine dikkat edin. Laf olsun diye istemeyin, bedelini ödeyemeyecekseniz dile getirmeyin.
Ne kadar büyük ve acı verici olursa olsun, sorunu kabul edip onunla yüzleşin. Üzüntüyü çekmeden, çözüm üretip güçlenmeniz mümkün değildir. Sakinleşin, önceliklerinizi belirleyin ve düzenleyip yapılandırın.
Geçmişe saplanıp kalmayın; değiştiremeyecekleriniz için yanıp yakılmak ve pişmanlık duymak faydasızdır. Şu andan sonrasına etki edebileceğinizi fark edin. Hatalarınızı ve nedenlerini bulup yolunuza devam edin.
Sevgi, huzur, paylaşım, gevşeme gibi ihtiyaçlarınızı reddetmeyin. Koşullar gereği şu anda karşılayamıyorsanız, yapabildiğiniz kadarını gerçekleştirin.
Esneme ve uyum yeteneklerinizi geliştirin. Katı prensipleri olmak, kişil gücüne işaret etmez. Temel özelliklerinizi koruyarak, gelişime açık olun ve gelişimin getireceği değişimlerden korkmayın. Sevdiğiniz insanlara da gelişmeleri için fırsat tanıyın, korkularınız kontrol altına alın.
Hareket alanınızı geniş tutun. Birey olma haklarınızı kullanacağınız alanın büyüklüğü, kendinize duyduğunuz güveni arttıracaktır. Uğraşlar, hobiler, farklı arkadaşlar, bakış alanınızı genişletebileceği gibi, kişisel gücünüzün de artmasına etki edecektir.
Zaafsız insan yoktur. Kendi zaaflarınızın neler olduğunu belirleyin. Bu zaaflara yönelik durum, duygu, düşünce vb. ile karşılaştığınızda, her zamankinden daha dikkatli olun.
Olumsuz özelliklerinizi görmede gösterdiğiniz hassasiyeti olumlu özelliklerinizi görmek içinde kullanın, ama kantarın topuzunu kaçırmayın.
Sürekli kötüyü görmekten vazgeçin. En kötünün bile iyi bir yanı vardır. O anda anlayamasanız, fark edemeseniz bile, gelecekte size mutlaka olumlu yönde etki edecek bir deneyim yaşadığınızı düşünün.
Genellemelerden kaçının. " Şansım yaver gitmez; her şey kötü gidiyor; el attığım hiçbir şey tutmaz." Tipindeki genellemeler, sürekli olumsuz beklemenize ve mutsuz olmanıza neden olacaktır. Güzel, çirkin, mutlu, mutsuz olaylarla örülüdür yaşam, unutmayın.
Etiketlendirmeyin. Ne insanları ne de kendinizi. Daima başka bir yön olabileceğini, değişebileceğini, farklılaşabileceğini bilerek hareket edin.
"Hep ya da hiç" diye düşünmekten vazgeçin. Hayatın kimi yönlerinin, olayların bazılarının, insanların kontrolünüz dışında olduğunu fark edip, sadece size bağlı olanlara odaklanın. Ara renklerin cümbüşünün, yaşamı ne denli zenginleştirdiğini görüp, isteklerinizle anlam bağlantısı kurun.
Acıları, olayları, olumsuzlukları, ne aşırı büyütün, ne de küçültün. Yaşadığınız ne denli yıkıcı olursa olsun, soruna gömülüp kalırsanız, hayatınızın diğer yönleri de aksayacağından, problem sayısı ve zorluk derecesi artacaktır. Bu yüzden olabildiğince yaşama katılmaya ve yaşamı sürdürmeye devam edin.
Bir sorunla karşılaştığınızda ne hemen üstünüze alın, ne de bir diğerinin omuzlarına atın. Problemlerde farklı oranlarda da olsa, birden fazla insanın etkisi vardır. Objektif olarak yaklaşıp kendi payınızı bulun. O pay oranında hatayı üstlenin ve sorunu çözün.
"Ben güçlüyüm, her şeye yeterim, yetmeliyim." Biçiminde düşünme alışkanlığınız varsa, bırakma vakti gelmişte geçiyor demektir. Hiç kimse her şeye yetemez, başa çıkamaz. Yardım istemekten rahatsızlık duymayın.
Tam tersine "ben yapamam, başa çıkamam, başaramam" demekten de kaçının. Öğrenir, keşfeder, alışır, gerçekten ister ve çaba gösterirseniz yaparsınız.
Sürekli mantıklı ya da duygusal kararlar verip. " benim yapım bu" özrünün arkasına sığınmayın. Kimi kararlarda akıl ve duygu bütünlüğü gerekirken, kiminde bir tanesinin ağır basması sağlıklıdır. Koşullara, konuya, kişilere göre karara ulaşmaya çalışın.
Olumsuz da olsa duygularınızı göstermekten korkmayın. Sevgi kadar doğaldır kızgınlık, nefret. Kötü gözüyle bakarak, bastırmaya, yok saymaya kalkmayın. Önemli olan gösteriliş tarzı, yeri ve durumudur. Küfretmeyin ama "sana çok kızdım" ya da "senden nefret ediyorum" yerine "şu davranışından inanılmaz rahatsız oluyorum" la, hissettiklerinizi ortaya koyun. Karşıdakinin kişiliğinin bütününü hedef almayan, o ana özgü ve saygısızlığa ulaşmayan kavramlarla kendinizi anlattığınızda, sorunu çözdüğünüzü ve daha büyük patlamaların önüne geçtiğinizi göreceksiniz.
Kaynak: Jülide Sevim, Bir Erkek Ağladığında, Remzi Kitabevi